Hala unutamadığımız çocukluk oyunlarımız vardır içimizde ayrı ayrı anıları olan.Bazılarını tek olarak oynardık bazılarını toplu şekilde bazılarını ise yaramazlık yapmak için birebirdi.
Bu oyunları saymaya çalışırsak belkide hepimizin en çok sevdiği oyun yada oyuncak biyeli (üzmek arabası) arabamızı sürmekti.Daha iyi gitsin diye makine yağı fazla bulamadığımız için kaymak çalıp sürerdik annenmizden gizlice. Köyümüzde Mahmut MALKOÇ (Fetteh Mahmut) dayımızın bizlere kayın ağacından çektiği topaçlar ne de güzel dönerlerdi iyi döndüğpü zaman ne güzel uyudu derdik. Ağaç kabuklarından yaptığımız fondelik dediğimiz oyuncaklarımızı birbirine dokuşturur kiminki daha sağlam diye yarış yapardık.Bilhassa yaylada yaptığımız tahta arabalarımızın tekerleklerini kara lastiklerin tabanından yapardık beklerdik ki kimin lastiği eskiyecekte hemen tabanını kesip alalım diye.Kazık üstüne uzunca sırığı yerleştirip çok ses çıkarsın diye gazyağı yada kömür sürerdik zivorinamıza karşılıklı oturum dönerdik.Elimize aldığımız bir çalı parçasını silah yapar kıbırdama oynardık, teneke kutuya vurup teneke saklanbaç oynardık.Büyüklerimizinde bizleri zevkle seyrettiği kiremit oyunu oynardık nede acıtırdı bizi büyükler o koça karalastiği bize vuranda.Evin içindeyse gözlerimizi bağlayıp körebe yada elimize kalem kağıdı alıp isim şehir oynardık bozuk havalarda yada akşamları. Silah diye belimizde sakladığımız kuşlastiklerimiz önceleri şamprelden yapardık daha sonraları serumden yaprdık, yol kenerındaki kabaklaramı nişan almazdık, ağaçlardaki meyvelerimi, kuşlaramı, kertenkeleleremi yada şişeleremi.Hepimizin yaramazlık yaptığı bir numaralı oyuncaktır belkide.Büyüklerimizin aman oğlum onu oynaman gözünüz kör olur dediği çelik çomak oyununu bilhassa dağda inek beklerken oynardık bazan birbirimize zararda verirdik doğrusu.
Birde bazı imecelerimizi daha zevkli hale getirmek için oynadığımız oyunlarımız vardı. Bunların başını hepimizin çok sevdiği mısır ırgatlıklarımız başı çeker.Nede güzel olurdu koca harmanın etrafına dizilip mısırı soyarken birde çul oyunu oynamak.Bu çul oyunu hem mısırı daha çabuk soydururdu hemde en tazesinide soydurmaya yönelikti ayrıca.Belkide bu ırgatlıkların en zevkli yanıda ırgatlık sonunda yenen koliva , turşu ve patatesti ardından oynanan horonda dostluğu pekiştirirdi.
Hepimizin aklına geldiği zaman nerde o günler diyoruz. Oysa yaşadığımız zamanın olnakları çok daha güzel daha iyi şartlarda yaşıyoruz. Ama ne sağlığımız var nede mutluz hepimiz düşmüşüz bir koşuşturma içine hayatın seline kapılmış gidiyoruz.O yuzdendir geçmişimize özlemimiz ve o yüzden çıkmaz aklımızdan çocukluk oyunlarımız.