Mehmet AKSOY' un kaleminden
Pakistan boğuluyor Ne yapmanız gerektiğini biliyorsunuz Bizi, bizden daha çok seven ve bize değer veren Pakistanlı kardeşlerimiz muson yağmurlarının neden olduğu sellerde boğuluyor. Birleşmiş Milletler yetkilileri yaşanan felaketin, dünyanın yaşadığı son üç büyük felaketten de büyük olduğunu bildiriyor.
BM Genel Sekreteri de Pakistan’dan acil yardım çağrısı yapıyor. 1600 kişinin hayatını kaybettiği sellerde, 20 milyondan fazla insan evsiz, barksız kaldı, kolera salgını baş gösterdi. Kriz iyi yönetilemiyor gerekçesiyle darbe gündemde. Dünya nefesini tutmuş, Pakistan halkının değil, Pakistan’ın elindeki nükleer silahların geleceğiyle ilgileniyor.Velhasıl her dara düştüğümüzde yanımızda olan kardeşlerimiz bugün zorda ve bizlerin yardımına ihtiyaçları var. (1877-78) 93 Harbi olarak bilinen Osmanlı-Rus savaşı., ”Türkler için yapabileceğimiz her şeyi yapmak bizim için farzdır,zira yeryüzünde Müslümanların taşıdıkları haysiyet Türkler yüzündendir. (Urdu Ahbar Gazetesi 17 Ağustos 1876) yaptıkları yardım o gün için muazzamdır.
İstanbul’a 125 bin Osmanlı lirası ulaştırmışlardır. (Osmanlı arşiv defteri).Yardımın yapıldığı yıl kuraklık ve açlık felaketi yaşanmış, birkaç milyon insan hayatını kaybetmişti. 1897 Osmanlı-Yunan savaşında Karaçi halkının İstanbul’a çektiği telgraf: “Bütün servetlerimiz ,evlerimiz,mülklerimiz ve bedenimiz ve ruhumuz büyük İslam Hükümeti’nin yolunda feda olsun!” (Malumat 5 haziran 1897) İtalyanların 1911 yılında Trablus Garp’ta Osmanlıya açtıkları haksız savaşı protesto etmek için İtalyan mallarına boykot; “Bir kuruş bile düşman cebine gitmemeli” kampanyasıyla İtalya 5 milyon sterlin zarar uğratılmış, İtalyan ekonomisi ciddi sarsılmıştır. İngiliz Genel Valisi anlatıyor. (O topraklar; Pakistan-Hindistan o zaman İngiliz hakimiyetindedir.) Balkan Savaşlarında Osmanlıya yardım kampanyası sırasında herkes ellerinde ne varsa sandıklara koyuyor; genç kızlar çeyizlerini, öğrenciler harçlıklarını veriyorlardı.
Herkes ellerindeki her şeyi Osmanlıya yardım için getirip bıraktıkları bir anda kalabalık telaşlandı ve bir hareketlilik görüldü. Kucağında bebek bulunan bir kadın can havliyle sağa sola koşturuyor, “Yok mudur, bir hayırsever? Allah (c.c.) rızası için bu çocuğumu satın alsın, bedelini Osmanlı’ya göndereyim”. Herkes şaşkın, herkes perişandı. Yürekler parçalanmıştı sanki. Hemdert olmanın (başkasının derdiyle dertlenmenin) bu derecesi mümkün müydü? Neyse ki bir hayır sahibi kadın, kadın adına da para yatırarak hem kadının arzusunu gerçekleştirdi hem de çocuğun annesinde kalmasını sağladı. Siz ne yapmanız gerektiğini biliyorsunuz.