Son 10 yılda tüm Ortadoğu ve Kuzey Afrika ülkelerinde Ortadoğu işbirliği Girişimi (Middle East Partnership İnitiative), ‘Amerikan demokrasisi’ni yaymak için resmi ve sivil, gizli ve açık ajanlarıyla harıl harıl çalışmaktaydı.
Vakit gelince aç yoksul ve kafası karıştırılmış insanlar, ‘eğitilmiş’ liderlik kurslarından geçmiş yerel birimler tarafından yönlendirilecek, halkın öfke ve isyanı, küresel çıkarlar çerçevesinde değerlendirilecekti. Yoksa neden tüm CFR medyası teneke çalıp oynadı ki! Obama, Clinton ve Soros’un yüzünde neden güller açıyordu?
Aralık 2006’dan beri sayıları yüz binleri bulan bir işçi hareketi Mısır’ı sarsıyor ve dünya basını bundan hiç söz etmiyordu. Haberler tek bir satırla bile İngiliz yayın kurumu BBC’de ve Amerikan televizyonu CNN de yer almamıştı.
Eğer grev dalgası Ortadoğu’daki diğer ülkelere sıçrarsa bu felaket olurdu... O nedenle batılı haberciler sessizdi.
2011’e adım atarken düğmeye basıldı! İri puntolarla Tunus, Cezayir, Mısır, Yemen, Ürdün manşetlerde!
Bu ülkelerin her birinde ABD’nin 20-30 yıldır desteklediği baskıcı liderler var. Orduları ABD’den büyük maddi destek alıyorlar. 30 yıldır ABD ve AB’nin ekonomik ve siyasi emir ve desteğiyle halklarına cehennemi yaşatıyorlardı.
Ilımlı İslam teorisyeni Daniel Pipes Washington Post’da yazıyor:
“Tunus’daki gibi nispeten kansız, kolay bir darbe, diğer İslam ülkelerinde diktaların yıkılmasına yardımcı olabilir!”
Acaba bu coğrafya için “Tek çözüm Ilımlı İslam’dır!” diyen Pipes, geleceğe dair ipuçları sunuyor mu? Şimdi “terörle savaş” bahanesinin “Amerikan demokrasi” dalgasıyla yumuşatılması zamanı geldi... Bunun ipuçlarını hem Soros hem Kemal Derviş 2 yıl önce vermişti. ‘Daha çok sosyal demokrasi!’demişlerdi! ABD eski dışişleri bakanı Rice 2005’de: “Fas’dan Pakistan’a 22 ülkenin sınırları değişecek!” dememiş miydi? Bunun anlamı: “Ülkeler küçük parçalara bölünecek, şehir devletler, küresel sermaye gruplarının hakimiyetine girecek. Daha çok yerelleşme, daha az ulus devlet formülü yerleştirilecek” idi. Anti Amerikan hissiyatın çok güçlü olduğu bu coğrafyada, patlamaya hazır işsiz ve yoksul kitlelerin gazının alınarak değişime itilmesi zamanı geldi.
SSCB’nin dağılması neticesinde tek kutuplu dünyada rakipsiz kalan ABD 11 Eylül 2001 saldırıları neticesinde harekete geçer. İlk olarak 2002’de Afganistan’ı işgal eder. Ardından Türkiye’de 2002 - Türkiye’yi dönüştürme operasyonu ile 2003 Irak’ın işgalini gerçekleştirir. Daha sonra ABD eski Sovyet topraklarına yönelir. 1991 de daha henüz bağımsızlıklarını kazanmış olan devletler hem cumhuriyeti tesis edemediler, hem de demokratik bir ortam oluşturup halklarının huzur ve mutluluğunu sağlayamadılar. Gürcistan Başkanlık tipi Cumhuriyet, Ukrayna Cumhuriyet, Kırgızistan Başkanlık tipi Cumhuriyet ile yönetilmekteydi. Fakat 2003’te Gürcistan’da Gül, 2004’te Ukrayna Turuncu, 2005’te Kırgızistan’da Yağma devrimleri ile bölge ABD’nin etki alanına girdi.
Sıra Orta Doğuya gelmiştir. Tunus 1956 da Fransa’nın esaretinden kurtulan ve rejim olarak Başkanlık tipi Cumhuriyet ile yönetilmekteydi. Cezair 1962 Fransa’nın esaretinden kurtulan ve rejim olarak Başkanlık tipi Cumhuriyet ile yönetilmekteydi. Mısır 1939 İngiltere’nin esaretinden kurtulan ve rejim olarak Başkanlık tipi Cumhuriyet ile yönetilmekteydi. Yemen 1990 İngiltere’nin esaretinden kurtulan ve rejim olarak Başkanlık tipi Cumhuriyet ile yönetilmekteydi. Ürdün 1949 İngiltere’nin esaretinden kurtulan ve rejim olarak krallık ile yönetilmekteydi. Bu devletler hem cumhuriyeti tesis edemediler, hem de demokratik bir ortam oluşturup halklarının huzur ve mutluluğunu sağlayamadılar. Ayrıca kendileri ve aileleri israf içinde, şaşaalı bir hayat yaşıyorlardı. Bu ülkelerin başlarındaki yöneticiler 20–30 yıl ABD ve AB den beslenerek baskıcı iktidarlarını yürütmekte idiler.
“Zalim”lerle dost olup, işbirliğine giren “Müslüman” liderler evvelce hazırlandığı düşünülen bir plan çerçevesinde tek tek yıkılıp gidiyorlar! Temel düşünce şu: “Eğer bugün kontrollü olarak değişimi sağlamaz isek, gün gelir bizim kontrolümüz dışında bu değişimi halk gerçekleştirir…”Yani İran örneğini yaşamak istemiyorlar.
Lakin ne yazık ki özgürlüğe koşan bu Müslüman halklar emperyalizmin bir elinden kurtulup öbür eline yakalandıklarının farkında bile değiller. Yine ne yazık ki ABD, onun dünyada ve Türkiye’deki hizmetçileri bu olayları özgürlüğe yürüyüş olarak değerlendirip ABD emperyalizmini gizleyip temize çıkarmaktadırlar.
Sonuç olarak dünyadaki milletler, devletler cumhuriyeti, demokrasiyi tüm kurumları ve kuralları ile gerçekleştirmeleri gerekir. Ülkelerini emperyalizmin elinden kurtarıp kalkındırmak zorundadırlar. Aksi halde bu Müslüman halklar emperyalizmin bir elinden kurtulup öbür eline yakalandıklarının farkına bile varmadan ilelebet bu kısırdöngüyü yaşarlar.
KAYNAKÇA:
Çağdaş Türk Ve Dünya Tarihi Meb.
Fahir Armaoğlu-20.Yy Siyasi Tarihi
Küresel Terör Ve Kayıplarımız- Hanefi ÇATAL
Tunus’ta Yasemin Devrimini Nasıl Okumalıyız? 18 Ocak 2011 TÜRKSAM Başkanı Sinan Oğan
Uluslararası Strateji Enstitüsü-Renkli Devrimler Renklerini Kaybediyor
Banu AVAR Orta Doğuda Soros Darbesi
Sinan Oğan 31.07.2007-Turuncu Ampul Devrimi
Özcan Yeniçeri- Halklar Rejimlerini Taşıyamıyor
Mustafa Yıldırım – Sivil Örümceğin Ağında
31.01.2011- Mustafa Aslan Köşe Yazısı (caykaragazetesi.com)