Olanlar oldu ve Libya’nın işgal süreci de başladı.
Irak’ta olduğu gibi, burada da işgal gerekçelerini bizzat o ülkenin başkanı sağladı. Bu bakımdan işgali başlatanlar ne kadar suçlu ise, buna sebebiyet veren Kaddafi de o kadar suçludur. Tıpkı Saddam’ın suçlu olduğu gibi…
Irak’ın işgal sebebi çok boyutlu idi.
Hem İsrail’in güvenliğini sağlamak, hem Irak’ın zengin petrol kaynaklarını ele geçirmek ve hem de İran ‘tehdidi’nin önünün kesilmesi vardı.
Libya’nın işgal gerekçeleri arasında ise, zengin ve değerli petrol yataklarının ele geçirilmesi, Kaddafi’nin zaman zaman ortaya koyduğu akıl almaz hırçınlıkları ve ülke topraklarının çok geniş olması ve bunun bölünmesi bulunmaktadır. Yanısıra, bölge yönetimlerine göz dağı verilmesi de vardır.
ABD bunu zaman zaman yapmaktadır. ‘Kızım sana söylüyorum, gelinim sen anla’ demeyi çok sevmektedir. Kendi kontrolünde olan bölge ülkeleri üzerindeki etkinliğini pekiştirmek, yönetimlerini ‘hizaya getirmek’, başka bir tabirle onlar üzerindeki ‘efendiliği’nin‘balans ayarları’nı güncellemeyi pek sever…
Kaddafi’nin ilk açıklamalarında dikkat çeken başlıklar var. Bu işgal hareketine ‘haçlı seferi’dir demesi gibi… Bu doğrudur. Gerçekten bu bir haçlı seferidir. İşgali başlatanların tamamı haçlılardır.
Ancak unutulan bir gerçek var ki, o da Kaddafi’nin haçlı seferlerinin yapılmasını gereken muhatap olmamasıdır. Haçlı seferlerinin muhatabı olması için, kendisinin İslam davasına inanan birisi olması gerekir. Selahaddin’in ruhunu taşıması gerekir.
Gelenler haçlılardır, ancak gelme sebepleri servetlere sahip olma istekleridir. Bu bağlamda gelmelerini ancak sömürgecilik niyetlerine bağlamak gerekir.
Gelenlerin Libya’ya tayin edecekleri ‘vali’lerinin, Kaddafi’den daha iyi ‘görev’ yapabileceğini söylemek de yanlış olacaktır. Zira Kaddafi de diğer bölge yöneticileri gibi 42 yıldır pek güzel ‘vali’lik görevini yerine getiriyordu.
Kaddafi hedef saptırmak, ve mazlum milletleri safına çekmek için açıklamalar yapıyor, mağdur rollerine soyunuyor. En fazla da İslam’ı kullanmaya çalışıyor.
Saddam da işgal başlangıcında benzer açıklamalar yapmıştı. İşgal başlar başlamaz Irak bayrağına ‘Allahu Ekber’ yazısını ilave etmiş ve cihad çağrısında bulunmuştu.
Şimdi Kaddafi’nin de benzer taktikler peşinde olduğu görülüyor.
Halbuki her ikisi de hayatları ve iktidarları boyunca İslam’la savaşmışlar, cihadı kullananları da teröristlikle suçlamışlardı.
Müslümanların başında bulunan bütün despotların aynı taktiğe baş vurduklarını görmekteyiz. Sadece köşeye sıkıştıklarında Müslüman oldukları kıllarına gelmektedir.
Yarın Suud krallığının da başı derde girdiğinde, söyleyecekleri benzer şeyler olacaktır.
Şimdiye kadar nerede idiniz?
O güne kadar, hayatınız hep İslam’la savaşma ile geçmişken, köşeye sıkıştığınızda mı aklınıza İslam geliyor diye sormazlar mı?
Libya’nın resmi Tv kanaları Ömer Muhtar’ın resimlerini yayınlamaya başladı. Onun gibi kahramanlıklar gösterilmesi isteniyor.
Ömer Muhtar kim, siz kim?
O, Allah için yaşamış ve Allah için şehid olmuş bir büyük kahramandı.
Onun adını bile ağzınıza almaya utanmalısınız.
Ömer Muhtar işgalcilerin her türlü teklifini reddetmiş, şerefli ölümü seçmişti.
Kaddafi ‘ülkemde kalacağım ve şehid olacağım’ diyor.
Ülkende kalabilir ve ölebilirsin, ama şehid kelimesini ağzına almak senin ne haddine?
Tarih kitapları Haccacı Zalim’den söz ederler.
Sizin her birinizin ondan bir farkı mı var?
Hatta onu bile aratır iktidar dönemleriniz olmadı mı?
Önünüze çıkan her şeyi yakıp yıkmadınız mı?
Muhaliflerinizi zindanlarda yok etmediniz mi?
Müslümanlara ‘ısırıcı krallık’ dönemleri yaşatmadınız mı?
Devletin servetlerini kişisel servetlerinize katmadınız mı?
Koca ülkeyi babalarınızın çiftliği görmediniz mi?
Herkes konuşsa bile, konuşmaya hakkı olmayan kişilerden birisi, Kaddafi’nin bizzat kendisidir.
Şimdi diyor ki, ‘Libya halkı saldırganlarla çarpışacak ve onları yok edecektir.’
Hangi Libya’lı senin için çarpışır ve hayatını ortaya koyar? Belki, devletin servetlerini bolca bağışladığın kendi kabilen bunu yapabilir, ancak onlar da bunu yapmayacaklardır. Çünkü onlara ‘dünyayı sevmeyi’ sen öğretmiştin. Devlet malından bolca ‘ihsanda’ bulunarak onları dünyaya bağlayan da sen olmuştun. Şehidliği, ancak Allah’a verdiği ahidlerinden dönmeyenler isteyebilir. Sen, hayatın boyunca bu kesimleri yok etmeye çalışmadın mı?
Tıpkı Saddam gibi konuşuyorsun. O da ‘tek Irak askeri yok olmadan buraya sahip olamayacaksınız’ demişti. Ama öyle olmamıştı.
Irak askerleri ilk günden işgalcilere teslim olup, ‘bizi bu despottan kurtarın ‘ diye yal-varmışlardı.
Bu utancı biz ümmet olarak ilk kez Irak’ta yaşamıştık. İkincisini de sayende Libya’da yaşamak üzereyiz.
Bu utancın sahibi sensin, Müslümanlar değil.
Çünkü bu utanca uygun insanları sen yetiştirdin.
İdealleri sen yok ettin.
İzzet ve şerefi sen ayaklar altına aldın.
İnsanlara hesap gününü sen unutturdun.
‘Onlara, şimdi yaptıklarınızın karşılığını tadın denilecek’ ya.
Şimdi biraz da sen tad bakalım.
Korku neymiş, ölümü hissetmek neymiş, kurşun yarası neymiş…
42 yıldır az insana çektirmedin bunları.
Az Müslümanı zindanlara doldurmadın.
Sadece ‘Rabbim Allah’tır’ dediği için az mazlumun ahını almadın.
Şimdi biraz da sen tad bakalım bunları, bu acıları…
Dilerdik ki, seni cezalandıranlar, ‘efendi’lerin olmasalardı…
Keşke bu acıları sana tattıranlar, senin ‘efendi’lerin değil de Müslümanlar olabilseydi.
Çünkü sen hep onların celladı olmuştun.
Düne kadar, sana karşı çıkanlara ‘El Kaide’ diyordun.
Korkarım, seni defterden silen ‘efendilerin’in şerrinden vatanlarını yine onlar koruyacaklardır.
Dilerim korkun, çaresizlik ve gidişin, zalimlere örnek olur.
Senin saltanatının sonu, bölge liderlerine bir ders olur.
Dünyadaki tüm zalim ve zorbalara, sınır tanımazlara, ahlak ve insanlık düşmanlarına ve kendilerine tapanlara, yanlışlarını hatırlatır…