Tüm Türkiye’de 15 milyona yakın ilk ve ortaöğretim öğrencilerinin hür iradeleriyle seçerek belirledikleri Türkiye Öğrenci Meclisi Başkanlığına Trabzon / Çaykara İmam Hatip lisesi öğrencisi yeğenim Muhammed Muhsin Aksoy seçildi. Okulunda, ilçesinde, ilinde seçildikten sonra, 81 ilin temsilcisinin katıldığı TBMM genel kurulunda projelerini tanıtarak başkanlığa aday olan yeğenim M.M. Aksoy Robert Koleji, birçok yabancı okul, Fen ve Anadolu, genel ve meslek liseleri arasından başkanlığa seçildi.
Siyasi parti genel başkanlarının, seçilerek sıralara koyduğu ve vatandaşın beğense de beğenmese de oy verdiği milletvekilleri gibi değil; öğrencilerin hür iradeleriyle seçtikleri Türkiye Öğrenci Meclisi, aslında TBMM’den daha önemli bir meclistir. Yeğenim yaptığı konuşmada da buna vurgu yaparak, meclisini işlevsel hale getirilmesini önerdi. Yaşı sorun olsaydı, öğrenciler onu seçmezdi.
Genel basında ve internet sitelerinde bilgi sahibi olmadan kanaat sahibi olanların eleştirel düşüncelerine geniş yer veriliyor: “21 yaşında çocuk mu olur? Küçük Tayip Erdoğan”
Bir ilçe İmam Hatip lisesinden böyle bir göreve seçildiği için öncelikle ben yeğenimi cani gönülden kutluyorum. Kriterleri o koymadı; bu meclis çocuk meclisi değil, ilk ve ortaöğretim öğrencilerinden oluşan öğrenci meclisidir. Robert Koleji veya herhangi bir yabancı okulun temsilcisi seçilseydi bu tepkiyi koymayacaklar, unutmamalıdır ki tüm okullar bizim okullarımızdır, tüm öğrencilerin başarıları bizim gururumuzdur.
Sevgide serbestlik, saygıda zorunluluk vardır. Bu başarıya herkesin saygı duyması gerekir. Bu sadece yeğenimin başarısı değil, aynı zamanda demokrasinin de başarısıdır. Olayı cumhuriyet ve Atatürkçülükle ilişkilendirerek eleştirenler, Atatürkçülükten de, cumhuriyetten habersizler.
Cumhuriyetin işletim sistemi demokrasidir, çoğunluğun iradesine saygı duymayanlar cumhuriyetçi, seçicilerin iradesine dayanmayan cumhuriyet, demokratik cumhuriyet olamaz.
Atatürk ‘Beni görmek, mutlaka yüzümü görmek değildir. Fikirlerimi yaşatın! Benim naçiz vücudum elbet bir gün toprak olacaktır, ancak Türkiye Cumhuriyeti ebediyen yaşayacaktır” dediği halde bu sığ düşünceliler, Atatürk’ün fikirlerini yaşatmak yerine heykellerini yaşatmaya kalktılar. Düşüncelerini beyinlerine kazıyacak yerde, resimlerini duvarlara, rozetini yakalarına asarak Atatürkçü olacaklarını sandılar. Atatürk’ün izinden gidecek yerde, ‘tatildeyiz’ anlamında ‘izindeyiz’ diyerek, çalışmadan yan gelip yattılar.
Atatürk’ü yasalarla korunacak hale getirdiler. Atatürk’ün ilk kurduğu fakültelerden birinin ilahiyat fakültesi olduğunu hiç öğrenmediler. Kuyuya düşen kurbağanın gökyüzünü gördüğü kadar zannettiği gibi, bilmediğini bile bilmeyenler, bilmediklerini yok saydılar, düşman zannettiler. Olayın olmayan siyasi boyutunu tartıştılar da olan demokratik boyutunu göremediler.
Bükemediğiniz bileği öpemeyebilirsiniz, hiç olmazsa, karışlayamadığınız alnı öpün, ben sizin adınıza öpüyorum!
halkgazetesi.com.tr