|
|
Tarih : 25.11.2011 - 22:44:19 |
|
26 Kasım 2011 - 1 Muharrem 1433 ' e giriyoruz.Şerefli peygamberimizin Mekke'den Medineye teşriflerinin yıldönümü.Hz.Ömer (RA) döneminde takvim başlangıcı olarak kabul edildi.
|
|
|
Hicri takvim, Hz Muhammed (sav)’in Mekke’den Medine’ye hicret etmesiyle başlamış olmaktadır Bu tarih, 16 Temmuz 622’dir Ayın yörüngesi üzerinde dönüşüne dayanılarak düzenlendiği için una (Hicri Kameri” veya “Sene-i Kameriye” gibi adlar verilmiştir Hicri takvim, Peygamberimizin vefatından sonra, günlerin hesaplanmasında ortaya çıkan bazı karışıklıklar üzerine düzenlendi
Hicri takvim ayın hilâl şeklinde göründüğü ilk geceyi ay başı olarak kabul eder Ayın tekrar görünüşüne kadar geçen süreyi bir ay; on iki ay da bir yıl sayılır Bu takvime göre ayın dünya çevresindeki dönüşü yirmi dokuz buçuk gün olarak kabul edilir Bu sebeple bir ay 29, bir ay da 30 gün olarak kabul edilir Böylece miladi takvimde bir yıl 365 gün, Kameri’de de 354 gün olarak hesaplanır Bu yüzden hicri aylar miladi aylardan her yıl on bir gün önce gelir Bu durum, hicri ayların mevsimlere denk düşmesine sebep olur Bu yüzdendir ki, hicri takvimin bir ayı olan Ramazan, bazen kış, bazen de yaz mevsimlerine veya diğer mevsimlere rast gelerek, yılın bütün mevsimlerini, haftalarını, aylarını ve günlerini dolaşır 36 yıl oruç tutan biri de yılın her ay ve günlerinde oruç tutmuş olur
Hicri takvimde yılbaşı Muharrem ayının 1 günüdür Muharrem ayını, Safer, Rebiyülevvel, Rebiyülâhır, Cemaziyelevvel, Cemaziyelâhir, Recep, Şaban, Ramazan, Şevval, Zilkade ve Zilhicce ayları takip eder
Hepimiz Müslümanız elhamdülillâh Ama hepimiz Müslümanlığımızın icabını yaşamıyoruz maalesef Biz, Müslümanlığın icabını yaşama hâline “dindarlık” diyoruz Kim inandığı gibi yaşıyorsa, ona dindar insan sıfatını takıyor, dindar adam, diye yâd ediyoruz Bu sıfat onun hakkıdır zaten
Siz dindarlığı, zamanın kötülük ve fitnesine karşı giyilen koruyucu bir zırh olarak da kabûl edebilirsiniz Aslında dindarlık, sahibini sadece âhirette Cennet’e koyan bir yaşama tarzı olmakla kalmayıp, dünyada da huzura, saadete sevkeden bir yaşama tarzıdır
Nitekim İsa Peygamber’in doğumu ile Hazret-i Muhammed’in hicretine başlangıç olan yılbaşlarında dindar olanla olmayanın yaşayışını ibretle seyrediyorsunuz
Dindar olanlar, yılbaşı gecelerinde düşünüyorken, şuur altında bile olsa diyorlar ki:
— Yılbaşı gecesinin mânası, sayılı ömür senelerinin birinin daha bitmesi, ölüm denen kesin âkıbete biraz daha yaklaşılması, gençlik günlerinin tükenip, ihtiyarlık demlerinin gelmesi demektir Nitekim her yılbaşında siyah saçlara biraz daha aklar düşüyor, akların sayısı da biraz daha çoğalıyor
Öyle ise, böyle gecelerde daha çok sefalete, daha çok sefahete düşmek yerine; daha çok âhirete, daha fazla ebedî âleme meyili olmak lâzımdır Zira bu hızlı gidiş, - ister ikrar et, ister inkâr - kabire, öteki dünyaya doğrudur
İşte dindarlık böyle düşündürüp, böyle tedbirli hareket ettirdiği içindir ki, dindar insanın, geçen senelerinden pişmanlığı azdır Ama kendisini dinî ölçülerle kayıtlı görmeyen başıboş insanlarda ise her yılbaşında böyle bir muhakeme ve düşünceden eser yok Tam bir şuur ve idrak mahrumiyeti içindeler Ölüme bir sene daha yaklaşmanın delilini teşkil eden gecede, hem ahlâkından, hem mâneviyatından, hem de parasından zararlar görmekte, fireler vermekte, pişman olacağı fiilleri çoğaltarak işlemekteler Birkaç saatlik bu eğlence ve sefahetin arkasından ömür boyu üzüntü ve pişmanlıklar gelmekte Onu böyle ömürboyu pişmanlıklara sevkeden şey, İslâm’ın icabını yaşamayışında, yâni, dindar olamayışındadır
Şâyet dinin emirlerine sadık kalacak bir iman kuvveti, dindarlık emâresi kazanabilse, her yılbaşı, tam aksini düşünmesine, kendisine çekidüzen verip iman ve ahlâk bakımından yükselmesine sebep olacak, geçmişinden pişmanlık duyan bir sefahet ve sefalete düşmeyecek. (mumsema.com)
|
|
|
|