|
|
Tarih : 1.04.2009 - 11:09:24 |
|
İnsan büyüyünce hayalleri küçülüyormuş |
|
|
Hatırlıyorum çocukluğumuzu.Dünyanın bütün kederleri bizlere uzak minik ellerimiz ve kocaman hayallerimiz vardı.En büyük eğlencemiz Ahmet Çavuş'un evinin önündeki alanda top oynamaktı.Cafelerde, alış veriş merkezlerinde buluşmazdık. Okula arkadaşlarımızla gider, birlikte çıkar, oynaya, zıplaya yürüyerek gelirdik.Servis falan yoktu.Kara lastiklerimiz eskirdi.Hatta yenisini almanın heyecanını yaşardık.İlk aldığımızdaki parlaklığı gidene kadar arkadaşlarımıza hava atardık.Köyümüzdeki teyzeler annemiz gibiydi.Susayınca girer evlerine su içerdik. Ya da pencereden bir sürahi ile bir bardak uzatır, hepimiz aynı bardaktan kana kana içerdik.Evine girip gelen elinde mutlaka yiyecekle dönerdi. Anneleri o arada çocuğuna verdiği şeyden bizlere de gönderirdi.
Bu bazen bir kek bazende bir meyve olurdu.Köyümüzün her m2 si evimiz kadar güvenliydi.Düşünce kaldırırlar, kavga edince barıştılırdık. Polisler gelmezdi kavgalarımıza, zabıtlar tutulmazdı. Sonra kavgalarımız da öyle ustura,falçata ile olmaz, onlar nedir bilmezdik bile, asla kanla falan da bitmezdi, en fazla saçlarımızdan çeker, tekme atar, çocukca küfürler savurur yine oyuna dalardık.Paylaşım ve vefa vardı.Hiç unutmam çok sevdiğim arkadaşım Ahmet Kadı kolunu kırmıştı.Bende dayımın oğlu Zeki Taflan'la O'nu ziyarete gitmiştik elimizde kocaman bir pötibör bisküvi paketiyle.Çocuk yüreğimizle O'na vefa borcumuzu ödüyorduk kendimizce.Birbirimizin suyundan içer, elmasına diş atardık. Misket oynamaktan parmaklarımız kanar yine de mikrop kapmazdık.
Azar işitip, acillere taşınmazdık. Düşerdik ekmek çiğner basarlardı alnımıza, oyuna devam ederdik.Yine bir keresinde teyzemin evinin üstünde teyzemin kızıyla birbirimize kabak yuvarlarken evin arkasına düşmüştüm ve kafamdan oluk gibi kan akıyordu.Ağlayarak annemin yanına koşmuştum ve annem önce şeker basmıştı kanayan yere sonrada ekmek ıslatıp yapıştırmıştı.Bir hafta kafamda kurumuş bir parça ekmekle gezmiştim.Röntgenlere, ultrasonlara girmezdik.Ben bizim çocukluğumuzu çok özledim.Yaşamımız ruhsuzlaştı sanki.Ruh yok, buz gibi buz, bu biz değiliz.Tahta iskemlelerimiz de oturan yaşlılarımız, onlara dede, nene diye hatırını soran çocuklarımız yok oldu.Evet hep çocukluğumuzda heves ettiğimiz büyük yaşlara ulaştık ve hayat mücadelesine giriştik.Büyüdük, hayallerimiz küçüldü ve küçülmeye devam ediyor.Ama yinede herşeyi kaybetmiş değiliz.Arkadaşlarımıza,dostlarımıza ayıracak olduğumuz zamanımız hala var.Lütfen birbirimizi unutmayalım.Yoksa özlemini duyduğumuz herşeyi kaybedeceğiz. |
|
|
|